AIFD Genel Sekreteri Dr. Ümit Dereli İlaç ve Eczacılık Kongresi’nde konuştu

30.11.2015

“Sanayinin yapısal dönüşümünde ilaç öncelikli ve kilit sektör.”

İlaç ve Eczacılık Kurumu Derneği (İVEK) tarafından düzenlenen ve sektörün en büyük buluşması olan “Uluslararası İlaç ve Eczacılık Kongresi”nde konuşan Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AIFD) Genel Sekreteri Dr. Ümit Dereli, AR&GE, inovasyon ve yüksek teknolojili üretime dayanan ilaç endüstrisinin Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme ve kalkınmasında oynayabileceği stratejik role dikkat çekti. Türkiye’nin ilaç sektöründe yapısal bir dönüşüme ihtiyaç olduğunu vurgulayan Dr. Dereli, ihracat odaklı, küresel pazarları hedefleyen, rekabetçi ve yüksek katma değerli bir ilaç eko-sisteminin sektörün tüm paydaşları ile işbirliği içerisinde hayata geçirilmesi durumunda, ilaç ve biyoteknolojinin Türkiye’ye yeni bir başarı ve büyüme hikâyesi sunabileceğinin belirtti. 

Eczacılar, ilaç endüstrisi, akademi ve Kamu kesimi temsilcilerini bir araya getirerek “Eczacılık Mesleği ve İlaç Endüstrisi”nin gündemini, sorunlarını ve çözüm önerilerini tartışmak amacıyla bu yıl 2.si düzenlenen “Uluslararası İlaç ve Eczacılık Kongresi”, 27-29 Kasım tarihleri arasında Haliç Kongre Merkezi’nde yoğun ilgi ve katılım ile gerçekleştirildi. Kongrede, Sağlık Bakanlığı, SGK gibi kamu kesimi temsilcilerinin yanı sıra Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AIFD) gibi sektörel iş kuruluşları ve endüstri temsilcisi dernekler de yer aldı.

Kongrede gerçekleştirilen bilimsel sunumların yanı sıra ilaç sektörünün sorunları da özel sektör ve ilgili kamu kurumlarından yetkililerin katılımı ile ele alındı, mevcut durum, hedefler ve gelecek perspektifi tüm açılardan tartışıldı. Bu kapsamda AIFD Genel Sekreteri Dr. Ümit Dereli de, Türkiye’nin “İlaç Sanayi Politikası Yaklaşımı”na yönelik olarak katılımcılara bir sunum gerçekleştirdi. İlaç sektöründe Türkiye’nin büyük bir potansiyelinin bulunduğunu vurgulayan Ümit Dereli, günümüzde Ar-Ge, inovasyon ve markaya yatırımın ve ihracata dayalı sanayileşmenin sürdürülebilir bir büyüme ve kalkınma için temel şart olduğunu belirtti.

Türkiye’nin üretim yapısında yeni bir dönüşüme gitmesi gerektiği saptamasını yapan Dr. Dereli, bu dönüşümün, öncelikle imalat sanayinde katma değeri yüksek, teknoloji yoğun ve rekabetçi ürünlerin üretilmesi ile mümkün olabileceği ifade etti. Türkiye’nin kişi başına düşen GSYİH’sını 10,000 dolardan 25,000 dolara çıkartabilmesi ve 2023 hedeflerine ulaşabilmesi için ihracatını yüksek teknolojili ürünlere doğru sıçratması gerektiğini belirten AIFD Genel Sekreteri Dr. Ümit Dereli, Türkiye’nin bu hedeflere ulaşabilmesi için yeni bir hikâyeye ihtiyaç duyduğu ve yüksek teknolojili üretime, global rekabetçiliğe ve yoğun Ar&Ge süreçlerine sahip ilaç endüstrisinin bu hikayeyi yazmada stratejik bir rol oynayabileceğini ifade etti.

Sağlık sektörünün bu yapısal dönüşüm sürecinde Türkiye için önemli fırsat pencereleri açtığını belirten Dereli, Türkiye’nin ihtiyacı olan sıçramayı yaratmada kritik öneme sahip ilaç sanayinde değer zincirinin en katma değerli aşaması olan ilaç Ar-Ge’sinde önemli adımlar atmak gerektiği vurgularken, yaşam bilimleri yatırımlarını çekmek için etkin, rekabetçi ve iyi işleyen bir inovasyon ekosistemine ihtiyaç olduğu tespitini yaptı.

Dünyada ilaç endüstrisini stratejik sektör olarak belirleyerek, sürdürülebilir büyüme ve kalkınma yolunda gerekli “Sıçramayı” tetikleyerek büyük başarılar elde eden ülkelerin deneyimlerine dikkati çeken Dereli ilaçta yüksek katma değerin; yeni teknolojilerin geliştirilmesinde (inovasyon), oldukça sofistike ürün niteliğine sahip kompleks ilaçların üretim teknolojisinde ve tüm dünya nüfusuna ürün ve hizmet sağlama becerisinde olduğunu vurguladı. Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşması yolunda önündeki en büyük engelin, halihazırda üretimde ve ihracatta ileri teknolojili ürün payının düşüklüğü olduğunu ifade eden Dr. Dereli, Ar-Ge’ye yatırım yapan, teknolojiyi üreten ve ürettiği teknolojiyi ürüne dönüştüren ülkelerin, global rekabetçilik sıralamasında üst sıralara tırmandığını vurgularken, dünyanın en büyük 20 ekonomisi ile kıyaslandığında Türkiye’nin ihracat sofistikasyon düzeyindeki düşüklüğe dikkat çekti.

Türkiye’nin daha fazla yüksek teknolojili ve katma değeri ülkemizde kalacak yatırıma, daha fazla inovasyona ihtiyacı olduğunu vurgulayan AIFD Genel Sekreteri Dr. Dereli, “Bugün Türkiye ilaçta sektörel büyüklük açısından dünyada ilk 20’de. Ancak aynı büyüklüğe klinik araştırmalar alanında ulaşamıyor. Bu konuda dünyada oldukça gerideyiz. Dünyada 2015 yılı itibariyle toplam ilaç Ar&Ge yatırımı 141 Milyar Dolar. Türkiye’de ise 100 Milyon Dolar. Üstelik bunun yüzde 85’i AIFD üyeleri tarafından yapılmaktadır. Bu resim dünyanın en büyük 20, Avrupa’nın ilk 7 büyük ilaç pazarı arasında yer alan ülkemize yakışmamaktadır.” dedi. Bugün dünyada Ar-Ge’ye en çok yatırım yapan ilk 50 firma içerisinde 15 ilaç firması yer aldığını söyleyen AIFD Genel Sekreteri Dr. Dereli, ilaç sektörünün Ar-Ge yatırımının tek başına otomotiv, uzay endüstrileri ve savunma sanayinin toplamından daha fazla olduğunu belirtti.

2020 yılında küresel olarak ilaç sektöründe Ar&Ge harcamasının 160 Milyar Dolar’a ulaşmasını beklediklerini belirten AIFD Genel Sekreteri Dr. Dereli, bu yatırımın en önemli çıktısının biyoteknolojik ilaçlar olacağını söyledi. 2006 yılında konvansiyonel ilaçların payının yüzde 79, biyoteknolojik ilaçların payının ise yüzde 21 olduğunu belirten Dr. Dereli, biyoteknolojik ilaçların payının bugün itibariyle yüzde 44’e yükseldiğini ve 5 yıl sonra bu payın yüzde 46’ya ulaşacağını söyledi.

İlaç sektörünün, Türkiye’nin yapısal dönüşümünde öncelikli sektör olduğunu ve biyoteknoloji ve ilaç sektörünün Kamu kesimince yapısal dönüşüm için önceliklendirilmesinin çok isabetli bir plan olduğunu ifade eden Dr. Dereli, “İlaç ve biyoteknoloji sektörleri hem kendi yüksek katma değerleri ile hem de beraberinde gelişecek diğer katma değerli sektörlerle Türkiye’nin ihracat yapısında istenen dönüşüm için büyük potansiyele sahiptir.” dedi.

Türkiye’nin ilaç ile ilgili olarak 3 temel ihtiyacı olduğunu söyleyen AIFD Genel Sekreteri, bunların; Türkiye’deki hastaların mevcut en iyi tedavilere erişimlerinin sağlanması, ilaç da dâhil olmak üzere, sağlık hizmetlerinin uygun maliyetlerle karşılanabilmesi ve ülke ekonomisi için, katma değer oluşturmak, ekonomik büyümeye katkıda bulunabilmek ve dış ticaret dengesinin iyileşmesi olduğunu ifade etti. Konuşmasında, “İlaçtan gelen cari açık sorunu, ithalatın çok olmasından değil, ihracatın yeterince olmamasından kaynaklanmaktadır. Sanayimizin, yalnız ülke içindeki tüketimi karşılamak üzere yapılandırılması, üreticilerin ihracat kapasitelerini artırmayacak ve küresel firmalar ve markalar olarak gelişmelerinde katkıda bulunmayacaktır. Türkiye, cari açıkla ancak yüksek teknolojili, katma değerli ve uluslararası rekabet gücü yüksek ürün ve hizmet ihracatını destekleyerek mücadele ederse başarılı olabilir” şeklinde konuştu.

Yenilikçi ilaçların üretiminin ülkemize getirilerek ekonomiye olan katma değerin artırılabileceğini belirten AIFD Genel Sekreteri, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Dünyada geliştirilmekte olan en yenilikçi ilaçlar, faz çalışmalarına katılımlarla aynı anda Türkiye’deki uzman hekimler tarafından kullanılabilir, dolayısıyla en zorlu hastalıklarla mücadele eden hastalara en hızlı tedaviye erişim imkânı sağlanabilir. Yalnız Türkiye pazarı için üretimin hedeflenmesi küresel rekabetçiliğe yönelik sanayi politikası amaçlarına hizmet etmeyecektir. Küresel ölçekte, yüksek katma değerli ürünleri üreten ve ihraç eden bir ilaç sektörü hedeflenmelidir. Türkiye doğru, sürdürülebilir, şeffaf ve öngörülebilir politikaları çerçevesinde sağlık ve ilaç sektörlerini dönüştürebilirse, çevre ülkelerin kilit hizmet ve ürün, yani ilaç tedarikçisi olabilir. İhracat odaklı bir yaklaşımla 8,1 milyar dolarlık bir ihracat hacmine ulaşabilir.” dedi.